Kayıtlar

Hikâyemiz

  Hikâyemiz Oluş, Bir emr-i kün, Ve sırlı altı gün… Zaman, Libâs-ı kâinât, Yarın, bugün ve dün… Mekân, Hakîkatin izi, Ne varsa gördüğün… Beşer, Unuttu gâyeyi, Bütün bu kavga, mal ve ün… Mesaj, İkindi elçisi, Delîli, dâimî hüzün… Ölüm, Hayâli korkutur, Fakat, seven için düğün…

Ya

Ya bütün mu’cize herşey, Ya da tek mu’cize yoktur. Ya karanlık bütün âlem, Ya da her noktası pür nûr. Ya amaçsız döner eflâk, Ya da her zerrede bin sır. Ya minik damlacık insan. Ya da dev bir işe me’mur.

Güneşli günler

Güzel günler göreceğiz çocuklar Motorları maviliklere süreceğiz Çocuklar inanın inanın çocuklar Güzel günler göreceğiz güneşli günler -N.H.R Güneşli günleri özlemek gibi bir şey gurbet. Bir yeri, bir kimseyi özlemek gibi değil bu. Günleri özlemek. Ama geçmişte ama gelecekte.  Hatıra dolu günler, geçmişin fotoğraflarında silik bir renk, siyah-beyaz. Her uğradığında kalbin hafızasına, yağmura gebe bulutlar gibi buğulu bir ruh hali sarar. Susmak, sukuta karışmak, loş bir ışıkta kendinle başbaşa kalmak ve düşünmek bu ruh haliyle... Neden hüzün kaplar ki insanı. Hüznün rengi bu silik fotograflarda mı yoksa? Ve gelecek... Bazen rengarenk ve canlı. Yeni bir bahar gibi. Bazen kasvetli. Umut ışıklarını yutmuş karanlık gibi. Yine de güneşli günleri özlemek için doğmuşuz sanki. Treni kaçırsak da bir sonraki tren için bekleriz. Bu ne demektir? Bu yaşamak demektir nefes aldıkça. Ve güneşi beklemek, ummak, özlemek demektir. Yoksa bizi yarına taşıyan ne var ki? Güzel günleri özlemek gibi bir şey gurb

Farketmez

 Her kim isen, Her neysen ve neredeysen, Ne olursan ol, İnsan, ağaç, karınca; Ve dahi varlık, Farketmez... Gel beraber yaşayalım! Kısa bir zaman için, Bu sahnede. Zamanın öncesinden sonrasına, Paya düşen neyse, Farketmez aslında, Ama az ama fazla, Yaşayalım ve gidelim. Bu kadar. O yüzden Ha orada ha burada, Ha evvel ha geç, Yalnız veya kalabalık, Farketmez. Hava, su ve toprak, Bir avuç hayat, Yaşamak için Bunca nefes, atomlar ve kainat. Herseyin farkındaysan, Gerisi farketmez. Bence...

Şiir gibi bir şiir

 Konuşmak gibi bir şiir, Yazmak gibi bir düşünce, İlginç geliyor aslında. Ama her halükarda, Kalbinden damlayan birşeyse, Yada zihninden akan, Ve iyi hissediyorsan, Ne önemi var, Ona giydirilen, Şekil libasının? Çünkü zerresine kadar, İçinde sen yaşıyorsun, Kelimelerin. Onlar artık senin, Çamur ve rahimde nutfe,   Sonrasinda alaka ve mudga, Ve kemikler.  Ete bürünmüş kemikler. Bambaşka bir şiir ortaya çıkıyor, Şanı yüce Yaratıcı. İzin verdiği müddetçe, Hisseder ve düşünürsün, Yaptığını, Yaptım sanırsın. Ettiğini ettim. Yine de bir kulsun işte. Şiir yazmaya çalışan. Olsundu. Yeryüzünde halife, Esfelden âlaya, Geniş bir darlık içinde, Bu da bir yolsa, Kendi ihtiyarında, Demek ki Yürüyecek birileri Muhakkak vardır bir zaman. Muhakkak demişken, Ölecekmişiz biz. Ve kıyamet. Üzerimizdeki yedi yol,  Ve nimetler türlü türlü; Gökten inen su, Hurma bahçesi, üzüm bağı, Zeytin ağacı Sîna dağında, Hayvanlar ve süt. Bunların Ne alakası var şiirle? Dersen, İşte bu yüzden  Şiir yazıyorum. Yazdığımı sa

Vanuit een ander venster

Maak niet uit Wie je ook bent, Wat je ook bent, En waar je ook vandaan komt, Mens, boom, mier; En zelfs wezen, Het maakt niet uit... Laten we samen leven! Voor een korte tijd, In deze wereld. Van voor de tijd tot na de tijd, Wat je aandeel ook is, Het maakt niet echt uit, Maar minder, maar meer, Laten we leven en laten we gaan. Dat is het. Zo is het. Hier en daar, Vroeg of laat, Alleen of druk, Het maakt niet uit. Lucht, water en aarde, Een handvol levens, Om te leven Al deze ademen, atomen en de heelal. Als je alles beseft, Maakt de rest niet uit. Ik geloof... Een gedicht als een gedicht Een gedicht als praten, Een gedachte als schrijven, Het is interessant, eigenlijk. Maar in ieder geval, Als het iets is dat uit je hart druipt, of door je geest stroomt, En als je je goed voelt, Wat maakt het uit in welke vorm ze gekleed is? Omdat je tot in de cellen leeft in de woorden. Ze zijn nu van jou. Klei en dan levenskiem in de baarmoeder, Da